Bahane Cumhuriyeti: Okumayan İnsanların Kutsal Yalanları ve Sobe

Bahane Cumhuriyeti: Okumayan İnsanların Kutsal Yalanları ve Sobe

Bu yazıyı okumayanlar, okumamak için bahane bulanlar, okumadığı halde okuyormuş gibi yapanlar için yazdım. Okumamaları için…


“Okumuyorum çünkü…” diye başlayan her cümle aslında küçük bir kaçıştır. Bu küçük kaçışın minik bohçasını asla taşınmayacak yüklerle dolduru insanlar. Kendini haklı çıkarma uğraşı. Ama neye karşı? Bilgiye mi, gelişime mi, sorumluluğa mı? Kendine mi? İnsan okumayarak kendine neler eder? Kütüphanelerdeki tüm kitapları okumaktan bahsetmiyoruz elbette. 

Dünya tarihinin hiçbir çağı bu kadar bilgi bolluğu barındırmadı — ÜCRETSİZ bilgi bile her yerde. Ama Türkiye hâlâ OECD ülkeleri arasında sonlarda. Başkalarını ve bize hiç faydası olmayan şeyleri merak etmekten vakit kalmıyor olabilir. 

UNESCO raporuna göre kişi başına yılda yalnızca 7,2 kitap okuyoruz, halbuki Almanya’da 24, Fransa’da 25, Japonya’da 40 kitap okunuyor . Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 15 yaş ve üzeri nüfusun %69’unun hiç kitap okumadığı, yalnızca %31’inin yılda en az bir kitap bitirdiği kaydedilmiş. Neden diye sormadan edemiyor insan ? Öyleyse bu bahane pazarının altını kazımaya bakalım:

“En son aldığın kahvenin fiyatı 95 TL’ydi.”
 Kitap pahalı demek, PDF mi yasak oldu sandın? DergiPark, Açık Dersler, Atatürk Kitaplığı ve JSTOR’dan milyonlarca içerik cama dayanmadan, ücretsiz okunabiliyor. Ayrıca 2023 TÜİK verilerine göre internet erişimimiz %94’e ulaşmış durumda . Sorun para değil, haz değil ilgi. Ve kusura bakmayın zeka ile bağlantılı başka şeyler. 

“Netflix’te üç sezon dizi bitirmişsin, gitti zaman…”
24 saati nasıl geçiriyoruz acaba? TÜİK’in 2022 Zaman Kullanımı’na göre kişi günde ortalama 3,2 saat televizyon, 2,9 saat sosyal medyada geçiriyor ama kitap için yalnızca 6 dakika ayırıyor . Oysa günde 20 dakika düzenli okuma, yılda 15 kitap ediyor. Zaman değil, öncelik lazım. Düşünseniz 20 dakika okuyamayan milyonlarla yaşıyoruz. Ve sonra olan bitene şaşırıyoruz.

“Story izlerken beş şeyi takip ediyorsun, odaklanamıyorum.”
Odak doğuştan gelen mucize bir yetenek değil; kas gibi çalıştırılır. Microsoft’un 2023 araştırmasına göre, sosyal medya çağında ortalama dikkat süresi sadece 8 saniye. APA’ya göre sürekli scroll, beynimizi “bilişsel şişmanlık”la yavaşlatıyor. Obez beyinlerin diyarına hoşgeldiniz. Esas sorun, odaklanamamak değil; odaksızlığı tercih etmek.

“Reklamdaki indirim kodu aklımda ama Simone de Beauvoir değil.”
Hafıza süreci öyle değildir. Ebbinghaus’un unutma eğrisi 24 saat içinde %70’lik unutma oranını gösterir; tekrar ve bağlamla bu aşılır. Harvard Education Review da yazılanlar bilişsel izleri güçlendirdiğini ortaya koymuştur. Unutmak normal; hiç okumamak zihni boş bırakmaktır. Ve orada tüm lüzumsuz şeyler yankılanır. 

“Ben kitap insanı değilim.”
Hiçbirimiz doğuştan kitap insanı değiliz. Stanford Üniversitesi, 3 haftalık düzenli okuma uygulamasının okuma süresini disiplinli bireylerde %200 artırdığını saptamış. TÜBİTAK ise okuma alışkanlığı olmayanların %67’sinin hiçbir zaman 100 sayfalık kitap bitirmediğini belirlemiş . Gerçek kitap insanı olmak için tek şart: git ve oku.

“Bir tweeti bile okutamazsın.”
Okumak metinle düşünmektir — görsel duyguyu taşır, metin aklı büyütür. Cognitive Load Theory’ye göre görsel yoğunluk yüzeysel ilgiyi artırsa da derin kavrama için metin şarttır. MIT’de yapılan bir çalışma, yazılı içeriğin nöral aktiviteyi anlamlı biçimde artırdığını gösterdi. Bizi görsele boğan sosyal medya kahrolsun!

“Ne okuyacağımı bilmiyorum.”
Google’a “başlangıç kitapları” yazmak varken saatlerce ne izleyeceğini kararsızlıkla aramak nedir? Ankara Üniversitesi araştırmasına göre, kitap okuma alışkanlığı olmayanların %51’i bu kararsızlıktan bahane üretiyor.

“Ben pratik adamım, teoriye gerek yok.”
Teori olmadan pratik kördür. Donald Schön’un “The Reflective Practitioner” teorik temel olmadan uygulamanın verimsizleştiğini söyler. Harvard Business Review’a göre eleştirel düşünce verimliliğini %35 artırıyor.

“Zaten her şey yalan.”
Bilgiye güven azalınca bilgiye ulaşmaya çalışmıyoruz; reddediyoruz. Journal of Cognitive Psychology (2021) “Misinformation Fatigue” başlıklı çalışmasında, sahte haber bolluğunun doğruluğa ulaşma çabalarını bitirdiğini ortaya koyuyor. UNESCO da dijital çağda bilgi okuryazarlığının bir vatandaşlık becerisi olduğunu vurguluyor. O halde beceriksizleşiyoruz da…

“Hayatla öğreniyorum, kitapla değil.”
Hayat öğretir ama kitap hızlandırır, çoğaltır. Oxford Üniversitesi 2023 araştırması, kitap okuyan bireylerde empati, muhakeme ve karar verme becerilerinde %40 artış olduğunu gösterdi. bell hooks’un “Reading is a political act” sözünü hatırlayalım: Okumak pasif tüketmek değil, aktif biçimlendirmektir.

Hiçbir bahane, cehaletin asil zırhı değildir. Üzülerek söylemek isterim ki zırh gibi değil de teneke gibi duruyor. Ve biliyorsunuz tenekenin sesi her zaman anlaşılır. Kitap pahalı olabilir ama bilgisizlik her şeyi daha maliyetli yapar. Zaman az olabilir ama ezber ömür boyudur. Zihnin sessiz kaldığında influencer bağırır.

Ya okur öğrenirsin,
 Ya kaydırır unutur gidersin. Sonra da kime kayarlar biliyorsun… 

Türkiye’de okuma kültürünü iyileştirmek için sadece laf değil, ciddi hamleler gerekli. Elbette politik, kurumsal ve bireysel adımlar iç içe geçmeli:

  1. Okullarda “Keyifli” Okuma Saatleri (& SSR/DEAR)
     MEB pilot uygulamalarla “sessiz okuma” saatlerini ders müfredatına ekleyebilir. Kime diyorum :) Bu, öğrencide okuma sevgisi oluşturur. Prof. Melda Üner, nitelikli okuryazar yetiştirmenin küçük yaşla bağlantılı olduğunu vurguluyor.

2. Halk ve Mobil Kütüphaneleri Canlandırmak
 2023 TÜİK verilerine göre halk ve üniversite kütüphanelerinde 20–25 milyon kitabın fiziksel varlığına rağmen üyelik ve kullanım çok sınırlı. Bu kütüphaneler dijital altyapı, çağdaş ortam, etkinliklerle cazip hale getirilmeli.

3. Dijital Okuryazarlık Kampanyaları
 Facebook, YouTube gibi mecralarda bilgi doğrulama, dijital okuma becerileri, “bildirim değil, derinlik” motifli kampanyalar yayımlanmalı. UNESCO’nun medya okuryazarlık hattı örnek alınabilir.

4. Çocuklarda “Ekranı Değil Kitabı” Öncelikli Hale Getirmek
 TÜİK araştırmaları, çocukların %66’sının sosyal medya kullandığını ve %34’ü ekran yüzünden daha az okuduğunu gösteriyor. Bu demografiye yönelik ailelere ve eğitimcilere yönelik bilgilendirme yapılmalı.

5. Ekonomik Teşvikler & E-kitap Destekleri
 ISBN tahsis edilen kitap sayısı 2023’te 99.025’e ulaştı ve e-kitap sayısı ciddi artış gösterdi. Devlet basılı eserlere vergi indirimi uygulamalı, “kitap + mobil” kampanyalarında e-kitaplar ücretsiz veya çok ucuza sunulmalı.

6. İş Dünyasında Okumayı Özendiren Kurumsal Politikalar
 HBR’ın iş verimliliği üzerine çalışması, kritik düşüncenin %35 verimlilik artışı sağladığını gösteriyor. Şirketler, bordrolarına “kitap okuma günü” eklemeli; yönetici kitap kulüpleri kurulmalı.

7. Toplumsal Farkındalık & Medya Etkinlikleri
 8 Eylül Dünya Okuma Yazma Günü’nde etkinlikler artırılmalı. Sosyal medyada “#OkumaChallenge”, “#BirSaatKitap” gibi hashtag kampanyaları düzenlenmeli.

8. Ailede Kitap Saati ve Rol Model
 Prof. Üner, ailede ebeveynlerin çocuklarla okuma saati geçirmesinin sinirsel gelişim için çok önemli olduğunu söylüyor. Evde kitap okunan ortam, çocuğa okuma sevgisi aşılar.


Türkiye için okumamak bireysel ve toplumsal bir zaafiyet. Bu bağlamda:

  • Bireysel düzeyde: Günde 15–20 dakika bile hayata bakışını zenginleştirir.
  • Kurumsal düzeyde: Okullar, iş yerleri, kütüphaneler harekete geçerse kitap hem araç hem bir prestij sembolü olur.
  • Devlet düzeyinde: Politika aracılığıyla bilgiye erişim kolaylaştırılıp okuma kültürü güçlendirilirse kriz değil fırsata dönüşebilir.

Görüyor musun hep çözüm var… Her şeyin çözümü vardır hayatta. 

Unutma — okumamak, bilgi çağına “akademik kısa devre” demektir. Romana, bilimsel makaleye, kişisel gelişime, tarih bilgisine ne hakla “zamanım yok” diyebilirsin? İnsan kendi zihnine, beynine, performansına bu eziyeti nasıl yapabilir?


Kaynakça

Read more

Tanrı Tarihi #23 Tanrı’ya mı İnsana mı Boyun Eğmeli?

Tanrı Tarihi #23 Tanrı’ya mı İnsana mı Boyun Eğmeli?

Tektanrıcılığın Ontolojik Derinliği ve İslam’ın Kurumsal Sapmaları Üzerine Karen Armstrong’un Dinin Kısa Tarihi adlı eserinin “Tanrı’nın İradesine Boyun Eğmek” başlıklı bölümü, özellikle İslam’ın teslimiyet temelli yapısını anlamak için güçlü bir başlangıç noktası sunar. Ona göre “Müslüman” olmak, kelime anlamıyla Tanrı’ya teslim olandır. Bu teslimiyet, yalnızca

By Daphne Emiroğlu
Ella Fitzgerald: Notalara Dokunan Kadın

Ella Fitzgerald: Notalara Dokunan Kadın

İnsan kendi dertlerine, beceriksizliklerine, korkularına uydurduğu bahanelere bakınca bazen utanıyor. Minik dertleri göğüsleyemeyen, küçük sorunları çözemeyen, mutsuzluklarına ve problemlerine çözüm bulamayan insanlarla, bir çoğu için dünyanın sonu denecek yerlerden yıldız gibi parlayan insanlar çıkıyor. Hepsi aynı gezegende yaşıyor. Aynı havayı soluyor. Ella Fitzgerald'dan bahsedeyim biraz. Geceleri onun sesiyle

By Daphne Emiroğlu
Satıh hâlâ müdafaaya muhtaçtır.

Satıh hâlâ müdafaaya muhtaçtır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Sakarya Meydan Muharebesi sırasında söylediği “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır; o satıh bütün vatandır” sözü, yalnızca bir savaş stratejisinin özeti değil, bir milletin varoluşsal mücadelesini ifade eden tarihî ve felsefî bir bildiridir. Yüzeyde bu cümle, belirli bir cephe hattının savunulmasından vazgeçilip, topyekûn direniş anlayışının benimsendiğini

By Daphne Emiroğlu