Dörtlü Takrir

1938–1945 yılları arası Türkiye Milli Şef Dönemi’ni yaşadı. bu yıllar arasında muhalafet kendisini tam olarak ifade etme imkanı bulamadı. Muhalefet ancak İkinci Dünya Savaşı bitiminde sahnedeki yerini kısmen alabildi.
1945 yılında, yönetimin savaş yıllarında uyguladığı ekonomik politikasının doğurduğu ağır ekonomik ve sosyal sıkıntılar, Türk toplumunun geniş kesimlerinde tek parti yönetimine karşı derin bir tepki ve hoşnutsuzluk yaratmıştı. Savaş yılları boyunca sessiz ama derin bir şekilde oluşan muhalefet, savaşın sonunda artık kendisini gösterecek düzeye ulaşmıştı. Diğer taraftan savaşın müttefik devletlerce kazanılması, yani demokrasi cephesinin bu savaştan galip çıkması, tek-parti yönetimlerinin gözden düşmesine yol açmış ve pek çok ülkede serbest seçimlere dayalı demokrasilerin ortaya çıkmasına ve canlanmasına neden olmuştur. Siyasal liberalleşme eğilimlerini destekleyen uluslararası ortam, Türkiye’de de hem iktidarı hem de belirginleşmeye başlayan muhalefeti etkilemiştir.
Uzun yıllar tek-parti idaresinin sert ve disiplinli yönetimi altında bunalmış bulunan basın ve CHP içindeki bazı kişi ve hizipler, savaş sonrasında milletlerarası durumun da sağladığı destekle artık yönetimi eleştirmeye başlamışlardı. CHP içinde de fikir ayrılıkları baş göstermeye başlamıştı. Demokrasi kafasını kaldırmaya çalışıyordu. CHP içindeki karşıt görüşün başını Celal Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü çekiyordu Sık sık bir araya gelip memleket meselelerini konuşuyorlardı. Celal Bayar ve Adnan Menderes’ta bu tip sohbette tanışmışlardı. 1945 yılında Bütçe Kanunu görümeleri sırasında muhalif ses daha da çok sesini çıkardı. Siyasi ayrıntıları merak ederseniz, meclis kayıtlarından ve bir çok makaleden, kitaptan onlara ulaşabilirsiniz. Bu dörtlü bütçe görüşmelerinde de red oyu verdiler. Dördü de CHP içinde ıslahat yapmak istiyordu ve bir çok konuda aynı fikirdeydiler.

7 Haziran 1945’te CHP Meclis Grubu Başkanlığına, altında daha sonra Demokrat Parti’nin kurucuları olacak olan dört milletvekilinin imzası olan bir takrir verildi. Bu takrirde imzası olan muhalif milletvekilleri şunlardı; İzmir milletvekili Celâl Bayar, Aydın milletvekili Adnan Menderes, İçel milletvekili Refik Koraltan ve Kars milletvekili Fuat Köprülü. Bu milletvekillerinin 1945 başlarından beri CHP içinde ve TBMM’nde tek parti yönetimine karşı ortaya çıkmaya başlayan muhalefet hareketinin temsilcileri olduğu hemen görülecektir. Takririn esasını. Fuat Köprülü yazdı. Celal Baya geniş kapsamlı olmasını arzu ettiyse de Adnan Menderes ve Köprülü önce prensipleri belirlemenin, diğer ayrıntıları daha sonra görüşmenin daha iyi olacağını söylediler.
“Daha kuruluşundan beri Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin en esaslı ilkesini teşkil eden demokrasi prensiplerine inanmış ve Türk milletinin ancak bu prensiplerinin tam olarak uygulanması ile refah ve saadete kavuşacağı kanaatine bağlamış olan vatandaşların bütün memlekette ve özellikle partimizin mensupları arasında en büyük ekseriyeti teşkil ettikleri şüphesizdir. İşte bu kanaatledir ki, milletçe özlenen bu amacın gerçekleşmesi için lüzumlu gördüğümüz tedbirleri Partimizin meclis grubuna arz ve teklif etmeyi borç bildik” diye başlıyordu takrir… ve “Bir taraftan iç hayatımızdaki bu mes’ut tekâmülün yarattığı siyasi olgunluk, diğer taraftan bugünkü medeniyet dünyasının umumî şartları daha ilk Teşkilâtı Esasiye Kanunu’muzda hakim olan demokratik ruhu bugünkü siyasi hayat ve teşkilatımızda kuvvetle tecelli ettirmek zamanı geldiği kanaatine bizi sevketmiş bulunuyor” kısmı da vardı.

Takrir sahipleri bu takrirle millî egemenlik anlayışına ulaşmayı hedeflediklerini ve takrirleriyle aynı zamanda CHP’nin ve bütün Türk milletinin isteklerini de yansıttıklarını söylemekteydiler. Ayrıca Cumhurbaşkanı İnönü’nün 19 Mayıs 1945'te yayınladığı konuşmasında belirttiği “politika ve düşünce hayatımızda demokrasi prensiplerinin daha geniş ölçüde hüküm süreceği” şeklindeki ifadesinin bu takririn verilmesindeki haklılığı ortaya koyduğunu belirtmişlerdir. Dörtlü Takrir, yukarıdaki milletvekilleri tarafından “memlekette demokratik usullerin, daha geniş şekilde tatbikine” geçilmesi için verilmişti. Takrirde Türk Anayasası’nın demokratik niteliği üzerinde durulmakta, Atatürk’ün Türk Anayasası’nın demokratik ruhuna daima bağlı kaldığı ve Türkiye Cumhuriyeti’ni tamamıyla demokratik bir şekle ulaştırmayı bir ideal edindiğinden bahsedilmektedir. Atatürk döneminde bazı zararlı kuruluşlardan kurtulmak ve gericiliği önlemek için Anayasa’nın sınırlandırıldığı ve İkinci Dünya Savaşı yıllarında da savaş tehlikesi nedeniyle siyasî hak ve hürriyetlerin daha da kısıtlandırıldığı ve böylece Anayasa’nın demokratik ruhundan gittikçe uzaklaşıldığı belirtilmektedir.
“…takririmizin açık oturumda müzakeresini saygılarımızla arz ederiz”
İstekleri olmadı. Takrir gizli oturumda görüşüldü. Oturum 7 saat sürdü. Önce takriri okundu, daha sonra imza sahipleri konuşmalar yaptılar. Ortam gerildi. Takrire karşı çıkanlar dörtlünün üstüne çok sert gidiyordu. Şükrü Saraçoğlu kürsüde konuşmasını yaparken “Arkadaşlar takriri geri çeksinler” dedi. Diğerleri “Onlar bizim arkadaşımız değil!” diye bağırdılar.
Celal Bayar Fuat Köprülü’nün takriri çekmek için ayağa kalktığını, onu çekip oturttuğunu anlatmıştır daha sonra… Sonuç itibariyle takrir reddedildi.
İnönü’nün “ Parti içinde muhalefet yapmasınlar, çıksınlar kendi teşkilatlarını kurup muhalefet yapsınlar” dediği de söylenir. Bu konuda iki görüş var. CHP özellikle takriri reddetti ki bir siyasi parti kurma yolu açılsın… Diğeri ise CHP’nin henüz liberalleşmeye hazır olmadığı için takriri geri çevirdiğini söyler. Fakat bu CHP içindeki muhalefetin kemikleştiği gerçeğini değiştirmez. Bu milletvekillerinin bir siyasi parti fikirleri yoktur, en azından bçyşe söylemişlerdir, takririn amacı onların CHP’den bunu bahane ederek ayrılıp başka bir parti kurmaları değildir. Zaten ayrılmazlar da…Partilerinde kalmak istediklerini söylerler, Celal Bayar da böyle bir düşüncesi olmadığını söyleyecektir. Ancak bu konuda bazı kesimler ikna olmaz. İnönü ve Bayar görüşmeleri hep Demokrat Parti’nin kurulması ile ilişkilendirilecektir.
Adnan Menderes ve Fuat Köprülü bir takım gerekçelerle partiden ihraç edilirler. Bir süre Refik Koraltan da gazetede yazdığı yazdılar gerekçe gösterilerek ihraç edildi. Celal Bayar onlardan önce istifa etmişti.
7 Ocak 1946 ‘da Demokrat Parti kuruldu. Öncüleri takrire imzasını koymuş bu 4 politikacıydı. Atatürk’ün demokrasi anlayışı için çıktıkları bu yolun 14. yılında yine Atatürk ismi kullanılarak idama mahkum edileceklerdi.
Kendi yolları içinde ise demokrasiye ne kadar bağlı kalabildikleri de başka bir konu tabi…