Herkes Gibi

Herkes Gibi

Herkesin hikayesine benzer bir şey anlatacağım… Sanırım öyle olacak. Bu cümle içimi yaraladı. Herkese benziyor muyduk gerçekten? Çok üzülüyorum bu cümleye… Kibirlenecek bir aşk hikayem bile kalmıyor elimde. Keşke şu anda beni duysan ve desen ki “Evet diğer herkesten farklıydık ama sonra onlar gibi olduk.” Evet… Herkes aynı sonuçta… Kendimizi onlardan ayrı zannediyoruz… Diğerlerine benzemediğini zanneden insan diğerlerinin nasıl da tıpa tıp aynısı çıkıyor sonunda.

Senin gibi bir erkek yok zannederdim, sokaklar sel olmuş akıyor senin gibi erkekler… Tamam! Benim gibi kadınlar da!

Benden 100 yıl daha büyükmüşsün gibi akıl verdiğin o konuşmaları yapsan… Dinlerdim senin sözünü. Özellikle de bir şeyden kaçmak istediğim zaman. Sen kaçardın çünkü ve kaçmak için harika bahanelerin vardı. Ben de kaçmak istediğim her şeyi sana sorardım. Biliyordum rahat rahat kaçacağım akıllar vereceğini… Senin bahanelerinin arkasına saklanacağımı çok iyi biliyordum. Bu kaçış programının adı , disiplindi, ciddiyetti. Ne güzel bahanelerdi. Riskleri sevmezdin. Hiç sevmezdin. O yüzden kuru hayatının içinde kalakaldın sersem!

Kahretsin! Daha farklı gibi duruyorduk herkesten! Yaşarken farklıydı ama anlatırken değişiyor her şey. Yaşarken mucize gelenler, anlatırken ne kadar olağan değil mi? İnsan kendini dışarıdan görmediğinde lunaparkta gibi hissediyor. Bataklığa doğru yuvarlandığını da görmüyor. Cehennemde yandığını da… Ne kadar eğleniyor o zaman… İyi ki görmüyor, en muhteşem duygularımız yerle bir olurdu.

Şimdi seni gördüğüm anı anlatacağım…

Seni gördüğüm an hiçbir şey olmadı. Sokakta yanımdan geçen bir sürü kadın ve adam gibiydin. Görmedim seni. Evet, gördüm, konuştum ama ne içimde kelebekler uçtu, ne karnıma taş oturdu, ne heyecanlandım… Bozuluyordun buna hep… Ama öyle oldu işte. En büyük aşkımı ilk gördüğümde hiçbir şey olmadı. Hani görür görmez vurulurdu insanlar…

Bir ay geçmişti değil mi?

Herhalde…

Sonra ne oldu? İşte seni ikinci kez gördüğüm zaman bana bir şey oldu. Aklım başıma geç gelir hep. Ne oldu acaba? Belki gülüşün, belki bir esprin… Şapkanı öne doğru indirip hınzır bir gülümseme hatırlıyorum, sanırım bir espri yapmıştın… O zaman bir şey oldu. Bir gülümsemeye aşık oldum sanırım. Şımarma, aslında aşık olmadım. Sadece çok beğendim. Başımdan aşağıya kaynar sular döküldü… Ben senin gibi altı ay birini beğenip içime atıp onunla tanışmanın yolunu bulmak için planlar kuracak biri değilim. Sinsi olan sendin her zaman… Ve beni de kendin gibi sandın!

Aşk hikayemizin en güzel kısmını berbat anılarla kirletmek istemiyorum…

Ben ne kadar deliysem sen o kadar aklı başındaydın. Bence bu tuttu bizi bir arada… Ortak hiçbir şeyimiz yoktu… Şimdi bakıyorum da ben anlaşılmayı beklerken, sen hep senin gibi düşünmemi bekledin… Seni anlamak için çok yoruldum ben ve beni yok eden her şeyi kabul etmeye kendimi zorlayarak. Lanet olası sevgi mi yaptırıyor bunu, insanın kendi bencilliği mi?

Saçma sapan şeylere babam gibi kızardın! Babam gibi… Sanki beni bu yaşa sen getirmiş gibi her şeye hakkın olduğunu düşünmen ne bencillikti… Ama ben idare ettim. Sürekli idare edemeyeceğimi bildiğim halde idare ettim. Benim yapabildiklerimi asla yapamamış ve yapamayacak kadar korkak bir adamı sevmeye devam etmek için idare ettim.

Birbirimize hiç uygun değildik…

Kabul edelim.

Keşke baştan bunu kabul etseydik…

Belki hala birbirimizi seviyor olurduk.

Belki birbirimize hiç aşık olmazdık…

Kaçmama en çok izin veren insan olduğun için sevdim seni belki de… Ben de senin kaçmana izin vermediğim için her gün bana daha çok kızdın… Bana severken kızdın. Beni hınçla, öfkeyle sevdin hep.

Kopamadığın için öfkeliydin bana… Bir gün bırakıp gideceğimi adın gibi bildiğin için… Öyle de oldu zaten…

Read more

Suçun Zinciri: Stalin ve İktidarın Suça Bulaştırma Mekanizması

Suçun Zinciri: Stalin ve İktidarın Suça Bulaştırma Mekanizması

Suça bulaştırma, iktidar sahiplerinin çevrelerini kendilerine bağımlı kılmak için kullandıkları en etkili stratejilerden biridir. Bu mekanizma yalnızca bireyleri değil, bütün bir toplumsal yapıyı iktidara bağlayan gizli bir sözleşme işlevi görür. İktidar, çevresine sunduğu haksız ayrıcalıklarla, küçük çıkarlarla ve zorunlu imzalarla insanları suça ortak eder, ardından bu ortaklığı bir koz olarak

By Daphne Emiroğlu
Tanrı Tarihi #30 - Quakerların Doğuşu ve Mirası

Tanrı Tarihi #30 - Quakerların Doğuşu ve Mirası

Onyedinci yüzyıl İngiltere’sinin siyasal, dini ve toplumsal çalkantıları arasında ortaya çıkan Quaker hareketi ya da kendi tercih ettikleri isimle “Dostlar Cemaati”, Avrupa’nın din tarihinde alışılmadık bir sayfa açtı. George Fox’un genç yaşta yaşadığı dinsel arayışlardan doğan bu hareket, Hıristiyanlığın kurumsallaşmış yapılarına, unvanlara, merasimlere, hiyerarşik otoriteye ve kilise

By Daphne Emiroğlu
Tanrı Tarihi #29 - Canavarın Kellesi: Din, Entrika ve Ortaçağ Mizahı

Tanrı Tarihi #29 - Canavarın Kellesi: Din, Entrika ve Ortaçağ Mizahı

Ortaçağ Avrupa’sında kraliçe olmanın bedeli, bugünün magazin dünyasında Instagram fenomeni olmanın bin kat üstüydü; çünkü “unfollow” yoktu, doğrudan kafanı gövdenden ayırıyorlardı. İskoçya Kraliçesi Mary Stuart’ın hikâyesi de bunun en kanlı, en absürt ve en kara mizah malzemesi bol örneklerinden biri. Mary, 1542’de doğar doğmaz babasını kaybetti, yani

By Daphne Emiroğlu