Kutsal Aile, Kutsal Yalan: Modern Mitlerin Anatomisi

#1 Devlet Baba ve Aile Ana: Otoritenin Kutsal Nikâhı
Aile kutsaldır. Çünkü devlet öyle dedi. Devlet kutsaldır. Çünkü aile öyle yetiştirdi.
Tebrikler: Bu simbiyotik nikâhı alkışlayan herkes aynı sistemin ürünüdür. Bu nikaha altın taktınız. Karşılığında da nikah şekeri aldınız. Altınlar ilk borçta satıldı, şekeler ise yenmeyecek durumdaydı. Yine de herkes harika bir şey yapmış olmanın gururu içindeydi. Kiminin adı Mehmet, kiminin sayın Cumhurbaşkanı. Fark etmez. Aynı ideolojinin evlatları. Aynı ailenin yavruları...
Aile, bizim toplumumuzda yalnızca “sevgiyle kurulmuş bir birlik” değildir. Aile, devletin küçük versiyonudur. Küçük ama etkili. Terlikli ama baskıcı. Reisli ama demokratik numarası yapan bir mini otorite. Babanın koltuğu, iktidarın tahtıdır. Annenin sabrı, rejimin hoşgörü makyajıdır. Çocuklarsa... Onlar sadakatle yontulan vatandaş prototipidir.İlk vatandaşlığı aldığınız yer... Kimisi bu ilk vatandaşlıkta bazen çok şanssız olur. Ancak onun şanssızlığı, daha büyük bir otoritenin ekmeğine da yağ sürer.
Evet, biz, bu “kutsal kurum”un içinde itaat etmeyi öğreniriz. Önce babaya. Sonra hocaya. Sonra müdüre. Sonra lidere. Sonra da mezara kadar süren sessizliğe. Ne zaman ki sesini çıkarırsın, biri “Aile terbiyesi almamış” der. Halbuki tek yapmadığın şey o terbiyeye bütünüyle teslim olmaktır. Ve bu sistem, seni o terbiyeye teslim etmeden bırakmaz. Ta ki sen, seni ezen düzene şükretmeye başlayana kadar…
Louis Althusser’e göre devlet, yalnızca kolluk kuvvetlerinden ibaret değildir. Devletin ideolojik aygıtları vardır: okul, din, medya… ve evet, aile. Çünkü bir bireyin devletle doğrudan karşılaşması nadirdir; ama aileyle her sabah göz göze gelinir. Günaydın baba! Emirlerini bekliyorum. Bu yüzden aile, yurttaş yaratmanın ilk fabrikasıdır. Çocuk, sormadan itaat etmeyi önce evde öğrenir.
“Ben senin babanım!” ifadesiyle “Ben senin başkanınım!” ifadesi arasındaki yapısal paralellik, tesadüf değildir. "Ben senin babanınım, burası benim evim! Kurallarıma uyacaksın!" Çocuk da şaşkınlık "Benim evim de değil miydi burası?" Hayır tatlı şey, sen küçük bir meyvesin. Böyle şeyler söylemek için kendi evin olmasını bekle, sen de kendi yavrularına buna benzer şeyler söyleyeceksin.
Althusser’in şu tespiti, tam da meseleyi özetler:
“İdeolojik aygıtlar bireyi özne haline getirir, ona bir kimlik ve yer tayin eder. Birey, kendini bu yerin doğal sahibi sanır.”
Yani sen, babana biat etmeyi “sevgi” sanarsın. Öğretmene saygıyı “erdem” zannedersin. Liderin asla eleştirilmemesinin “sadakat” olduğunu düşünürsün. Çünkü aile, sana bu kavramları öğütlemiş, içselleştirmiştir. Bunların yanlış olabileceğini hiç düşünmeden ölebilirsin de... Arada bir yerde uyanırsan duruma şanslısın. Umarım ilk duraklarda farkedersin, karbüratörde bazı sorunlar var.
Otoriter rejimler için “makbul aile” vazgeçilmezdir. Bu yüzden Hitler’in Almanyası'nda aile, ırksal saflığın teminatıydı. Mussolini İtalyası’nda kadınların doğurganlığı ulusal bir görevdi. Mao Çin’inde birey değil, kolektif aile esastı.
Türkiye’de de tablo farklı değil. Devletin aileye biçtiği rol hep aynıdır:
- Sadakat üret
- Sorgulama bastır
- Normu muhafaza et
Hükümetler değişse de “makbul aile” tanımı sabittir:
Heteroseksüel, ataerkil, çekirdek, itaatkâr.
Diyanet’in aile tanımına bakalım mı?
“Kadının eşine karşı itaat yükümlülüğü vardır. Bu Allah’ın emridir.”
Yani hem Allah’ın hem devletin hem de babanın sözleşmeli sadık çalışanı olursun. Adı da “kutsal aile”.
Siyasetteki “reis” kültü, doğrudan baba figürüyle ilişkilidir. Lider baba gibi sever, baba gibi kızar, baba gibi affeder. O yüzden onun sözüne itiraz edenin adı “nankör evlat” olur. Siyaset, aile jargonuyla konuşur:
- “Evlatlarımızı teröre kurban etmeyiz!”
- “Bu milletin her bireyi bizim bir çocuğumuzdur!”
- “Aile gibi bir milletiz!”
Kandırılınca çocuk gibi ağlar, iktidara gelince baba gibi tokatlar.
Ailen kutsalsa, sen sorgulamazsın. Ailen dokunulmazsa, sen susarsın.
Ailen devlete benzerse, sen devlete benzersin. Ve işte bu yüzden, aile kutsaldır. Çünkü kimse onun içindeki adaletsizliği, eşitsizliği, şiddeti, itaati, manipülasyonu sorgulayamaz. Çünkü sorgulamak, devletin temelini sarsmak olur.
Ama biz bugün o temele biraz çomak soktuk. Çünkü bu “kutsal yapı”nın içi, maalesef çürükle dolu. Ve kötü haber: Kolonya dökerek geçmiyor. Pencereyi açınca ferahlamıyor. Vurulduğu yerlerde gül bitmiyor.
Bir sonraki bölümde görüşürüz:
“Kutsal Aile, Makbul Kadın"
Althusser, L. (1971). Ideology and Ideological State Apparatuses (Notes towards an Investigation). In Lenin and Philosophy and Other Essays (pp. 85–126). New York: Monthly Review Press.
Bourdieu, P. (1991). Language and Symbolic Power. Cambridge: Harvard University Press.
Connell, R. W. (1995). Masculinities. University of California Press.
Diyanet İşleri Başkanlığı. (2020). Aile ve Kadın: Dini Perspektifler. https://www.diyanet.gov.tr
Foucault, M. (1977). Discipline and Punish: The Birth of the Prison. New York: Pantheon Books.
Kandiyoti, D. (1988). Bargaining with Patriarchy. Gender & Society, 2(3), 274–290. https://doi.org/10.1177/089124388002003004
Mosse, G. L. (1996). The Image of Man: The Creation of Modern Masculinity. Oxford University Press.
Özbay, C. (2015). Türkiye’de erkeklik ve aile: Otoritenin yeniden üretimi. In Arat, Y. (Ed.), Toplumda Cinsiyet: Teoriler ve Türkiye'den Örnekler (pp. 151–173). İstanbul: Koç Üniversitesi Yayınları.
Stacey, J. (1996). In the Name of the Family: Rethinking Family Values in the Postmodern Age. Boston: Beacon Press.
UNICEF. (2022). The State of the World’s Children 2021. https://www.unicef.org
Walby, S. (1990). Theorizing Patriarchy. Oxford: Basil Blackwell.