Tanrı Tarihi #13 - Sen

Tanrı Tarihi #13 - Sen

Neden yaşadığına dair soruların cevapları yok. Bu gezegene nasıl geldiğimizi kimse ispat edemedi. Böyle olunca insan zaman zaman bu kadar boş beleş işlerle neden ilgilendiğini merak ediyor. Merak etmekle de kalmıyor sinirleniyor, öfkeleniyor… Zira işler her zaman yolunda gitmiyor. Aslında işler çoğunlukla yolunda gitmiyor. Doğduğun gün ölüm yolculuğuna başladığını da düşünürsek, ölüm vaktini de bilmediğini bu bilginin üstüne eklersek, öleceğin bir yere gelip bu kadar debdebe içinde kalmanın ne manası var o zaman?

Bir anlamı olmalı bu deliliğin…

Tanrı burada imdada yetişiyor. Özellikle de çaresiz kaldığımız zaman… Yakınımızdaki kimsenin yardım edemeyeceği kadar çaresizken… İnanmak bize iyi gelen bir şey. Bizden daha yüce, bizden daha iyi, bizi yaratan, bizi bilen, onn daha iyi bildiğine inandığımız… Görüp duyamadığımız ama sığınabildiğimiz. Varlığını ispat edemeyeceğimiz ama inanmak için ispata ihtiyaç duymayan Tanrı ya da tanrılar… Dünyada kendisine canı gönülden iman edilen kaç tanrı var bilmiyoruz? Herkes kendi inandığının çok daha iyi olduğunu ya da tek olduğunu iddia ettiğinden, tanrılar için savaşan ve tartışan insanları görebilirsiniz.

Her söylediğin şeyi dinle açıklmaya çalışanlar insanlar vardır. Sanki sen sormuşsun gibi “Allah aslında…” diye cümleye girer, anlatır da anlatır… Söylediklerinin karşısındaki çin bir anlamı var mı, yok mu, anlamı varsa aynı anlamda mı düşünmez… İnandığına o kadar çok inanmıştır ki bir kibir basar çünkü. Tanrıların binlerce yıldır tasfiye edildiği gezgenden yazıyorum. Sanıyorum insanlık hala memnun kalacağı bir tanrı bulamadı ki vahşiliğini yitirmedi. Başkasının tanrısına inanmıyorum da diyemezsin, kutsaldır çünkü. Kutsal olduğunu tanrı kendisi söylemiştir. Tanrının varlığı kesin midir? Hayır… Peki kutsal olduğunu nereden biliyoruz? Tanrı kendisi söylemiştir. Böyle gider bu… İnsan kendi inancının başkasın tarafından benimsenmesi konusunda acımasız bir tutkuya sahiptir. Kimisinin tanrısı yerde, kimisinin gökte, kimisinin içinde, kimisinin her yerde… Hepsinin dini en iyisi. Elbette böyle olmalı… İnanıyor çünkü. Seni aldatan kocanın seni aldatmayacağına, sana kazık atan dostunun atmayacağına inanman gibi… Gerçekle yüzleşene dek o şey en iyisi ve en doğrusudur.

Gezegenin hepsini kuş bakışı görecek kadar uzaklaşırsak ve zamanı geriye ileriye sarabilirsin, insanların tanrı ya da tanrılar için çabasını da görürsün. Tapınaklar, mabetler, camiler, semboller, törenler, ritüeller, kiliseler, renkler, desenler, cinayet, kurbanlar, savaşlar, ticaret. En tatlısı ticaret… Tarikatlar, topluluklar, cemaatler… Dünyanın her yerinde. Bir arada duran insan toplulukları, tepedeki özel kişlerin tanrıya daha yakın olduğu savıyla daha da zengin, aşağıdakilerin genelde fakirlikle tanrıya kulluk ettikleri bir yaşam.

Peki Tanrı varsa bu olup bitenle ilgisi var mıdır?

Elbette yoktur.

İnsan kendi iktidarı için kimsenin gözünün yaşına bakmaz.

Read more

Tanrı Tarihi #23 Tanrı’ya mı İnsana mı Boyun Eğmeli?

Tanrı Tarihi #23 Tanrı’ya mı İnsana mı Boyun Eğmeli?

Tektanrıcılığın Ontolojik Derinliği ve İslam’ın Kurumsal Sapmaları Üzerine Karen Armstrong’un Dinin Kısa Tarihi adlı eserinin “Tanrı’nın İradesine Boyun Eğmek” başlıklı bölümü, özellikle İslam’ın teslimiyet temelli yapısını anlamak için güçlü bir başlangıç noktası sunar. Ona göre “Müslüman” olmak, kelime anlamıyla Tanrı’ya teslim olandır. Bu teslimiyet, yalnızca

By Daphne Emiroğlu
Ella Fitzgerald: Notalara Dokunan Kadın

Ella Fitzgerald: Notalara Dokunan Kadın

İnsan kendi dertlerine, beceriksizliklerine, korkularına uydurduğu bahanelere bakınca bazen utanıyor. Minik dertleri göğüsleyemeyen, küçük sorunları çözemeyen, mutsuzluklarına ve problemlerine çözüm bulamayan insanlarla, bir çoğu için dünyanın sonu denecek yerlerden yıldız gibi parlayan insanlar çıkıyor. Hepsi aynı gezegende yaşıyor. Aynı havayı soluyor. Ella Fitzgerald'dan bahsedeyim biraz. Geceleri onun sesiyle

By Daphne Emiroğlu
Satıh hâlâ müdafaaya muhtaçtır.

Satıh hâlâ müdafaaya muhtaçtır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Sakarya Meydan Muharebesi sırasında söylediği “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır; o satıh bütün vatandır” sözü, yalnızca bir savaş stratejisinin özeti değil, bir milletin varoluşsal mücadelesini ifade eden tarihî ve felsefî bir bildiridir. Yüzeyde bu cümle, belirli bir cephe hattının savunulmasından vazgeçilip, topyekûn direniş anlayışının benimsendiğini

By Daphne Emiroğlu