Tanrı Tarihi #14 - Erdem Kimin İsmiydi?
Dünya bilge ve cömert bir zihinle tanıştı: Konfüçyüs
Çin bölünmüştü ve o devletlerden birinin yetkilisi olan Kong Qiu’ya Üstat veya Filozof Kong yerine verilmiş bir isimdir. Hayatı hakkında çok fazla bilgiye sahip değiliz. Çin’de bölünmüş devletler sürekli savaş halindeydi ve birbirlerine rakiplerdi. Siyasetçiler de bir yandan tıpkı bugün olduğu gibi sorunlara çare bulmaya çalışıyorlardı. (Bugün sorunlara çare bulmaya çalıştıklarından emin değilim.) Çinli siyasetçilerin çözümleri de öyle parlak fikirler değildi. Şiddete karşı daha çok şiddet, ateşe karşı daha çok ateş. İnsanın iyi bir canlı olmadığını binlerce yıldır ispatlaşmışız ama hala kahrolası umudumuz tükenmiyor.

Neyse…
Konfüçyüs dedi ki : “Halkın refahına odaklanın! Yanınıza ahlaklı ve eğitimli yardımcıları alın!”
Vay anasını!
Bu da bir türlü yapamadığımız bir şey…
Saygı duydular bu fikre, bir iki mırıldandılar. Doğru söylüyordu söylemesine ama o liderlerin hiç biri bunu yapmaya hazır değildi. Konfüçyüs ömrü boyunca bu fikrilerini öğrencilerine anlattı. Sabırlıydı, bir gün ileri görüşlü bir hükümdarın bunları uygulayacağını umut etti. M.Ö. 479'da öldü. Fikirleri kitaplarda yaşadı ve M.Ö 100'de bir imparator en sonunda anladı. 1912'de imparatorluk yıkılana dek de Çin’in egemen felsefesi haline geldi.
Konfüçyüs’e göre doğduğumuz andan itibaren ilişkiler ağı içinde oluruz. Toplumun faydasına olan da bireyin faydasınadır. Bu bireyin arzularının tersine bile olsa öyledir. Toplum bir bedendir ve onu oluşturan uzuvlar yani bireyler ondan ayrılırsa yaşayamaz.
Şefkat önceliktir. Şefkat birlikte acı çekmektir yani “Kendine nasıl davranılmasını istiyorsan başkalarına da öyle davran”
Konfüçyüs başkalarına karşı anlayış ve sempati için “ren” kelimesini kullandı. Çoktandır para biriktirdiğiniz, almak için can attığınız o çantayı almaya giderken, yolda yardıma muhtaç birisine, aylardır biriktirdiğiniz çanta parasını verirseniz ren uygularsınız. Ren hayattaki en soylu davranıştır. Başkalarını kendinin önüne koymak… Konfüçyüs liderler ve siyasetçilerde de bu ruhun olması gerektiğini söyledi. Bunu çok istedi. Bunu hala istiyoruz. Daha alamadık. Nezaket ve sabır, insan ilişkilerinin garip yumağı ve bu yumağı çözme becerisinin farkında olan bir zihnin işaretiydi.
Konfüçyüs ölümden sonra ne olduğumuzla değil, bu hayatta kazanacağımız erdemlerle ilgilenir. Bu bana daha akılcı geliyor. Öldükten sonra gidilecek bir yer varsa, orayı herhalde en erdemliler dolduracaktır. Elbette bunu seven bir tanrı varsa… Kötülük seven bir tanrı varsa erdemler de bir işe yaramaz. Ancak hiç olmazsa insanlık şefkat içinde yaşar. İnsana rahatın battığını da unutmayalım.
Ölümden sonrası ile fazla ilgilenmese de ölümün kendisi ile ilgiliydi. Ölülerin ardından tutulan yas ve atalara saygı çok değerliydi. Çünkü ölüm bile aramızdaki bağları koparamazdı. Ölen kişinin çocukları 2 yıl yas tutar, keyif yapmazlar, basit yiyecekler yerler, güzel kıyafetler giyinmez ve sevişmezlerdi. Ancak bu sadece yastan ibaret değildi. Ölüler alemi ile bağımız kopmuyordu. Gözümüzün önünden gitmiş olsalar bile hayatımızdaki varlıkları sürüyordu. Quingming, mezar süpürme günü ölülerin anıldığı önemli bir gündü. Ataların mezarları ziyaret edilir ve aynı nezaket onlara da gösterilirdi. Nezaket Konfüçyüsçülüğün temeliydi.
Çin’de tek başına etkili olmadı. Taoizm ve Budizm de bu anlayışa eşlik etti. Hayat hakkındaki yaklaşım bu üçü arasında gidip geldi.
Erdem, gezegen nüfusunun çoğu için bir insan ismi oldu.