Tanrı Tarihi #2 - Ölünce Nereye Gidiyoruz?

Dinler hakkında ne söylediklerinin doğru olduğuna dair bir iddiam var, ne de karşıtlığım. Kendimi dışarıda bir yerde tutuyorum ama bazen aklımın almadığı şeyler olduğunu da gizlemeyeceğim. Daha doğrusu inançların bazı yerlerinin günümüzde neye fayda sağladığını anlamakta zorlanıyorum. Bazen çok iyi anlıyorum ama anlamazlıktan geliyorum. Lütfen bu şekilde okuyun. Ya da canınız nasıl isterse öyle okuyun.
Hindistan’da Aryan istilacıları boy gösterir. Bunula birikte Hinduizm denen karmaşık din evrimleşmeye başlar. Hindistan’ın kuzeyinde çok uzaklarda Orta Asya Stepleri adı verilen geniş otlaklar vardı. Göçebeler sürüleriyle beraber iyi yerler ararlardı, onlar için uygun bir coğrafyaydı. Bilemediğimiz sebepler ötürü M.Ö. 2000 yılının başlarında daha iyi bir yaşam için steplerden göç etmeye başladılar. Bir çoğu Hindistan’a dek indi. Aynı yurttan geldiklerini ifade etmek için kendileri Aryanlar dediler. Hızlı savaş arabaları olan savaşçı bir halktı. Dünyanın başı savaştan hiç kurtulmadı zaten. İndus Vadi’sine dek geldiler. Onları diğerlerinden ayıran özellik de daha açık tenli olmalarıydı. Bu ten farkı o yıllardan günümüze kadar gelip, Aryan kelimesine de olumsuz anlam mirasını bıraktı. İstilacılar açık tenleri dışında Veda’ları getirdiler bu topraklara…
Vedalar Aryanların Hindistan’a yerleştiği ve egemen olduğu M.Ö. 1200–1000 yıllarında da yazıya döküldü. Duyulan şey anlamında Şruti denen Vedalar bilgelerin duydukları şeylerdi. Varoluşun anlamının kendilerine açıklanmasını bekleyen bilgeler duymuştu. Bilgeler ilk dinleyicilerdi, ötelerden gelen sesler bilgelere Vedaları söylediler.onlar da kendi öğrencilerine sürekli tekrar ettiler. Böylece içerik kuşaktan kuşağa aktarıldı. Hindu kutsal metinlerin öğrenilmesinde yüksek sesle okumak hala tercih edilir bu sebepten…
Veda bilgi anlamına gelir. İngilizce’deki wit, yani akıl zeka ve wisdom yani bilge de bu kökten gelir. Dört veda vardır: Rig Veda, Yajur Veda, Sama Veda ve Atharta Veda. Her biri dört bölümden oluşur: Samhitalar, Brahmana’lar, Aranyaha’lar ve Upanişad’lar. Rig Veda Samhita en eskisidir. Tanrıları öven çok sayıda ilahiden oluşur. Buna “tapınma” denir. Rig Veda’dan bir örnek…
“Her şeyin Yaratıcısı, aşkın bilge, aşkın güç, Yaratıcı, Buyurucu, Yüce Simge”
Bu tapınma aşırı övgü içermektedir. Dünyadaki hükümdarlar hediyeler almaktan, kompliman duymaktan nasıl hoşlanıyorsa tanrılar için de aynı şey geçerli. Demek ki bilgelere Şruti vasıtası ile kendisini övmesini salık vermiş olmalı. Bu övgüyü söylemek de yetmez,özel bir serenomi ile sunulması gerekir. Bunun için de vasıflı profesyonellere gerek vardır. İşte bunları yönetenlere Brahman adı verilir. Onlara yardım eden kılavuzlara da Brahmana denir.
Rig Veda bir önceki yazımda bahsettiğim “Orada ne var?” diye başlar. İşte adı bilinmeyen bilgelerden biri dünyanın ötesinde ne olduğunu ve her şeyin nasıl başladığını böyle anlatıyor:
Ne var olmayan ne de var olan hiç bir şey yoktu:
Ne hava vardı, ne de onun ötesinde gökyüzü. BirTekŞey, soluksuz, kendi doğasıyla soluk alıp veren:
Onun dışında en ufak bir şey yoktu. Tanrılar bu dünyanın yaratılmasından sonra gelir. Kim bilebilir, İlk olarak ne zaman var olduğunu?
O, bu yaratılışın ilkidir; bilinmez.
Her şeyi onun yaratıp yaratmadığı…
Gökyüzünün en tepesinde bu dünyayı kontrol ederken gözleriyle,
Bilir bütün bunları, belki de bilmez.
Tanrılardan bahsediyor, tek tanrıdan değil ama onları da yaratan Bir Tek Şey var. Tek bir gücün tanrıları da yarattığına dair bir söylem. Peki o Bir Tek Şey nedir? Onun aracısı olan tanrılar kimdir?

Hintli bilgeler gerçek olmadıklarını her şeyin bir illüzyon olduğunu söylerler. Tek gerçek Brahman’dır. Yani evrensel ruh ya da tin de diyebiliriz. Her şey onun tecellisidir. Çok tanrılı gibi görünen bu dinde Brahman diğer her şeydedir ve her şey de onda…
Şimdi diğer kısmına bakalım… Ne ekersek onu biçeriz. Neden-sonuç yasası işler ve eylemlerimizin sonuçlarını yaşarız. Hindu dininde buna karma denir. Bir diğer deyimiyle de eylem yasası… Hani son yıllarda hepimize çok tanıdık gelen kelime… Astrologların dillerine yapıştırdığı kelime!
Hindistan bilgeleri öldükten sonra insanların nereye gittiğini düşünmeye başladıklarında bir cevaba ulaştılar. İnsanlar ölmüyordu, dünyan ötesi bir yere de gitmiyorlardı.Karmalarına göre farklı bir yaşam formunda tekrar dünyaya gelirlerdi. Bu dev canlılık bir geri dönüşüm fabrikasıydı: Samsara. Yani dolaşma… Ölüm kapısından çıkan Yeniden Doğum kapısındaki pasapasa ayaklarını silip tekrar giriyordu içeri… bu bir cezalandırma yöntemi değildi. Yaratımın ta kendisiydi. Bu sistemin adı reenkarnasyon. Bir çok inanç sistemi bunu benimsese de Hindu dini içindeki yoğunluğa ulaşmaz. Hindu dinine göre tüm dünyadaki insanlar aynı sistem içinde ölür ve yeniden doğarlar…

İnsan bir yerlerde öldükten sonra ne olduğunu, tüm bunları yaratanın kim olduğunu merak edip düşündüğünde sonsuz bir döngüde olduğunu buldu… Gerçekten ruhlarımız 8 milyon kezden fazla gelip hatırlamayacağı deneyimler mi yaşıyor? Ben daha önce bir garson muydum, dilenci mi? Yoksa insan cevap veremediği sorular olduğunda, ölüme karşı çaresiz kalışının umudunu en çok arzu ettiği hikayeye mi bağlıyor? Çok sevdiği bu yere tekrar geleceğine inanmak belki de yaşam enerjisini çoğaltıyor? Kast içindeki yerine dayanmasını sağlıyor? Kim bilir?
Bir Tek Şey’in tecelli ettiği ve bir anlamda sıfatlarının göründüğü tanrıları Musa’nın yanan çalısından sonra anlatacağım.