Tanrı Tarihi #9 - Hanukah

Tanrı Tarihi #9 - Hanukah

Peygamberler Tanrı’nın sesini insanlara ileten elçilerdir. Hepsi Tanrı’nın sesini insanlara aktarırken ve mesajları yaymak için öyküleri de kullanan inandırıcı, güvenilir konuşmacılardı.

Şöyle bir bakalım… Davud’a geri dönelim. Davud İsrailoğulları’na kral olduğunda Siyon Dağı’nın zirvesine başkentini kurdu. Korunaklı tepelerdi seçtiği yer. Bu şehir hala milyonlarca kişinin gözünde kutsal kabul edilir. Siz de filmlerden, efsanelerden ve komplo teorilerinden biliyor olabilir. Gözümün önüne Matrix sahnesi geldi.

Davud iyi savaşçı ve bir kahraman, ayrıca karizmatik. ama kusursuz değil. Bir gün Nathan adında bir peygamber bir zulmü anlatmak için Davud’un yanına geldi. Nathan’ın anlattığına göre binlerce koyunu ve ineği olan zengin bir adamın, bir dişi koyunu dışında bir şeyi olmayan kiracısına yaptığı büyük bir zulümdü. Zengin adam evine misafir gelince kendi koyunlarını değil, kiracısının tek koyununu kesmişti. Davud ayağa fırladı. “Kim bu canavar?” dedi hiddetle. Nathan da “Sensin!” dedi. Çünkü Davud ordusu seferdeyken en sadık askerinin karısıyla beraber oluyordu, hatta o askerin savaşta öldürülmesini tertiplemişti. Ve daha sonra da askerin karısı ile sessiz sedasız evlenmiş. Nathan’ın bu yüze vuruşu sebebiyle, suçu kabullendi ve hatasını telafi etmeye çalıştı. Öyküler her zaman Tanrı’dan değildir. Tanrı’nın sözünü de içermeyebilir. Bazen eleştirinin yanısıra teselli ve umut sunan öyküleri de insanlık dinledi.

Neticede olan askere olmuş.

İsrailoğulları Babil sürgününde Kudüs’ü özlemle yad ederken Ezekiel (Zülkifl) onlara Tanrı’nın mesajını getirdi. İlk önce onları geçmişleri sebebiyle azarladı. Ben de olsam azarlardım, hatta bunun için peygamber olmaya da gerek yok kanımca. Hikayenin bu noktasında kadar bakış açıları ve inandıkları tanrıyla kurdukları bağlarda bana göre istikrarsızlık var. Neyse, benim ne düşündüğüm çok önemli değil. Ezekiel’e göre Tanrı onları diğer halklar gibi olmaları için Mısır’dan kurtarmıştı. Diğer halklar başarılı ve zengin olup assolist olmak istiyorlardı. ve bunun için tanrılarını kullanıyorlardı. Tanrı İsrailoğulları’nın bunu yapmasını istemiyordu. Onların işi Tanrı’ya hizmet etmekti ve iktidar oyunlarına düşmüşlerdi Tanrı’da onları Babil’le cezalandırılmıştı.Ezekiel’in bize ceza olarak sürgün edildiklerini söylemesi, başlarına kötü bir şey gelirse, bunun kötü bir talih yüzünden değil, günahları yüzünden olduğu fikri doğdu. Başlarına da sürekli kötü şeyler geldiği için peygamberler tarafından günahkar ilan edildiler. Tanrı bazen onlara kızmayı bırakıyor, umut veren mesajlar da gönderiyordu.

Ezekiel bir tepede durmuş, kemiklerle dolu uçsuz bucaksız bir vadi vizyonu görmüştü.Ezekiel ses duydu, kemiklere can gelecekti, etleri olacaktı, canlanacaklardı, bunu kemiklere söylemesi emredildi. Ezekiel söyleneni yaptı. Ve Tanrı’nın söylediği gibi oldu, canlandılar. Vadi bir orduyla doldu. Tanrı onların İsrailoğulları olduğunu söyledi. İsrailoğulları umutsuzluğu bırakmalıydı, Tanrı onları Babil’den kurtaracak ve İsrail topraklarına geri döndürecekti.

Beklenen gün geldi. Persliler Asurluları yendi. Pers kralı sürgündekileri İsrail’e geri dönderdi. Enkaza dönmüş tapınaklarını yeniden inşa ettiler.2 yüzyış boyunca kendi dini usullerine göre yaşadılar. İsimlerinin anlamı gibi “Tanrı hükmeder!” Kendilerini Tanrı tarafından yönetilen dini bir cemaat olarak gördüler. Bu teokrasiydi. İsrail’de artık bir kral yoktu. Tapınağın en yüksek rahibi en önemli insandı. İsrailoğulları için peygamberler dönemi son buldu artık yerini kitaplar almıştı. Yasaları, öyküleri, tarihlerini derlediler. Kıtabı Mukaddes’in Tora veya Tevrat adı verilen ilk beş kitabı en önemlisi oldu. Eski metinler beş ruloya yazılmıştı o yüzden beş kitap olarak anılırlar. Artık kitabın halkı olmuşlardı. İsrailoğulları sesi duyan ve vizyonları gören peygamberlerin yön vermesi ile ilerlemişti. aslında bir yandan da amatördü, profesyonelliğe ihtiyaç duyulduğunda geçiş de başlar. Rahipler kurumsal kimlik çin gereklidir. Törenleri yönetmek için işinin ehli insanlar gereklidir. Tapınaklar şarttır. Kurumsala geçiş tamamlandığında tam teşekküllü bir din de ortaya çıkmış olur.

Kurumsallık ruhu da alıp götürdüğünden, ilk başlardaki hikayeler önem kazanır. Sevgilinizden sıkılmanız gibi, eski günleri yad etmekle o ilk ateşin tekrar harlanması gerekir ama asla aynı güçte olmayacaktır. Çünkü artık en önemli adım olan Tanrı’nın sesi kesilmiştir. Geride elimizde mektupları kalmış eski sevgili gibidir. İsrailoğulları dinlerine karışmayan liderlerin yönetimleri altında kaldı. İskender bunlardan biriydi ancak onun ölümünden sonra işler değişmeye başladı. Herhalde yine günah işlediklerini düşünmüşlerdir. İskender ölünce bugün Afganistan, Suriye, Lübnan, Irak, İran, Filistin diye bilinen topraklarda bambaşka liderler ortaya çıktı.Bunlar İskender gibi düşünmüyordu. Kendi dinlerini empoze etmeye çalışıyorlardı. Ve kral IV. Antiokhos Yunan soyundan gelen büyük güç arzusuna ulaşamamıştı. Yahudi halkı sahiplendi ve tanrılarını uzaklaştırmaya, Yunan kültürünü ve dinini empoze etmeye çalıştı. görüyorsunuz ki kim kimi yakalarsa, kimi kimi ne zaman yakalarsa. Kral tapınağı Zeus adına düzenledi ve İsrail halkına haber gönderip Zeus’a adak adamaya çağırdı. Mattathias adlı rahibi tapınağa gelip kurban vermesi için çağırdı. Bunun için kurbanlık bir kuzu hazırlanmıştı ancak yaşlı rahip bıçağı kuzuya değil, kralın görevlisine saplayarak onu kurban etti. Mattathias ve oğullarının krala karşı 3 yıl süren savaşı başladı. Üç savaş kazandılar, tapınaklarını geri aldılar. Tapınağı hazırlamak 8 gün sürdü.İşte bu sekiz gün günümüze Hanukah ya da Işık Bayramı olarak kutlanır.Hanukah boyunca menora adı verilen dokuz kollu şamdanlarda her gün bir mum yayılır.. Yunan kralın saygısızlığının ardından kurtuluşu anılır. Her gün bir mum yakmak hepinize tanıdık gelmiştir. İnsanın mum ve dinle bağlantısını bir çok yerde göreceğiz. Aynı şeyi başka konular için yapacaklar.

Roma egemenliğine dek işler iyi gitti. Son dönemece girmelerine az kaldı.

Read more

Tanrı Tarihi #23 Tanrı’ya mı İnsana mı Boyun Eğmeli?

Tanrı Tarihi #23 Tanrı’ya mı İnsana mı Boyun Eğmeli?

Tektanrıcılığın Ontolojik Derinliği ve İslam’ın Kurumsal Sapmaları Üzerine Karen Armstrong’un Dinin Kısa Tarihi adlı eserinin “Tanrı’nın İradesine Boyun Eğmek” başlıklı bölümü, özellikle İslam’ın teslimiyet temelli yapısını anlamak için güçlü bir başlangıç noktası sunar. Ona göre “Müslüman” olmak, kelime anlamıyla Tanrı’ya teslim olandır. Bu teslimiyet, yalnızca

By Daphne Emiroğlu
Ella Fitzgerald: Notalara Dokunan Kadın

Ella Fitzgerald: Notalara Dokunan Kadın

İnsan kendi dertlerine, beceriksizliklerine, korkularına uydurduğu bahanelere bakınca bazen utanıyor. Minik dertleri göğüsleyemeyen, küçük sorunları çözemeyen, mutsuzluklarına ve problemlerine çözüm bulamayan insanlarla, bir çoğu için dünyanın sonu denecek yerlerden yıldız gibi parlayan insanlar çıkıyor. Hepsi aynı gezegende yaşıyor. Aynı havayı soluyor. Ella Fitzgerald'dan bahsedeyim biraz. Geceleri onun sesiyle

By Daphne Emiroğlu
Satıh hâlâ müdafaaya muhtaçtır.

Satıh hâlâ müdafaaya muhtaçtır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Sakarya Meydan Muharebesi sırasında söylediği “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır; o satıh bütün vatandır” sözü, yalnızca bir savaş stratejisinin özeti değil, bir milletin varoluşsal mücadelesini ifade eden tarihî ve felsefî bir bildiridir. Yüzeyde bu cümle, belirli bir cephe hattının savunulmasından vazgeçilip, topyekûn direniş anlayışının benimsendiğini

By Daphne Emiroğlu