Toplumsal Travmaların Suçla Dansı: Çocukluktan Hapishaneye Uzanan Karanlık Yol

Toplumsal Travmaların Suçla Dansı: Çocukluktan Hapishaneye Uzanan Karanlık Yol

Çocukluk çağı travmaları, bireyin psikolojik, sosyal ve biyolojik gelişimini kökünden etkileyen, çoğu zaman da bir ömür boyu taşınan izler bırakır. Bu izler sadece bireysel acılar olarak kalmaz; kimi zaman toplumsal düzeyde suç davranışlarının, şiddetin ve yeniden travmatizasyonun temelini oluşturur. Travmalar, başkalarında yeni travmalar yaratır. Kriminoloji ve psikoloji literatürü, özellikle aile içi şiddet, cinsel istismar, terk edilme ve kronik yoksulluk gibi deneyimlerin, antisosyal kişilik bozukluğu ve sosyopati gibi suça yatkın psikolojik yapıların gelişmesinde önemli rol oynadığını ortaya koyar (Widom, 1989; Anda et al., 2006).

Bir çocuğun travma ile karşılaşması, beynin stres yanıt sistemini kalıcı olarak değiştirebilir. Özellikle amigdala, hipokampus ve prefrontal korteks gibi bölgelerde yapısal ve işlevsel farklılıklar gelişir (Teicher & Samson, 2016). Bu durum, dürtü kontrolü zayıflığı, empati eksikliği ve riskli davranışlara yönelim gibi özelliklerle sonuçlanabilir. Ne yazık ki bu nörobiyolojik değişimler, toplumsal sistemlerin zayıf olduğu, sosyal destek mekanizmalarının çalışmadığı ülkelerde daha yoğun ve zincirleme şekilde aktarılır.

Türkiye özelinde, çocukluk travmalarının suçla ilişkisini inceleyen araştırmalar sınırlı olmakla birlikte, Adalet Bakanlığı ve akademik kurumların verileri, cezaevindeki mahkûmların büyük bölümünün çocukken şiddet, ihmal veya istismar yaşadığını göstermektedir (Gül & Yıldırım, 2021). Bu durum, “suçlu doğulmaz, suçlu olunur” tezini destekler niteliktedir.

Travma-Suç Döngüsüne Dair Vaka Örnekleri

1 Türkiye, 2017: Babasını Öldüren Çocuk
2017 yılında Bursa’da 14 yaşında bir çocuk, yıllarca fiziksel ve psikolojik şiddet uygulayan babasını uykusunda öldürdü. Mahkeme, çocuğun “ağır tahrik altında” hareket ettiğini, ancak ceza indiriminin sınırlı tutulacağını belirtti. Dosya kapsamında alınan psikiyatri raporu, çocuğun posttravmatik stres bozukluğu (PTSD) belirtileri gösterdiğini ortaya koydu. Uzmanlar, çocuğun yıllardır maruz kaldığı şiddetin, onun beyninde “hayatta kalmak için şiddet kullanma” davranışını normalleştirdiğini belirtti (Hürriyet, 2017).

2 ABD, 1993: “Childhood Abuse to Serial Murder”
ABD’de yapılan bir adli psikiyatri incelemesinde, çocukken ağır fiziksel ve cinsel istismara uğrayan bir bireyin, 20 yıl içinde en az 5 cinayet işlediği ortaya çıktı. Failin çocukluk kayıtları, ailesinden defalarca alınıp koruyucu ailelere verildiğini; her yeni bakım ortamında istismarın devam ettiğini gösterdi. Psikiyatristler, failde ciddi dissosiyatif bozukluk ve empati eksikliği tespit etti (Lewis et al., 1998).

3 Türkiye, 2020: İstismar Mağduru Genç Kadın ve Cinayet
Ankara’da 19 yaşındaki bir genç kadın, kendisini çocuk yaşta istismar eden ve yıllar sonra tekrar tehdit etmeye başlayan akrabasını öldürdü. Yargılama sürecinde, sanığın çocukluk travmasının kronik depresyon, dissosiyatif ataklar ve yoğun öfke patlamalarına neden olduğu belirlendi. Sosyal hizmet raporları, mağdurun hiçbir zaman psikolojik destek almadığını ortaya koydu (BBC Türkçe, 2020).

4 İngiltere, 2000: James Bulger Vakası
İngiltere’de 2 yaşındaki James Bulger’ın iki 10 yaşındaki çocuk tarafından öldürülmesi, tüm dünyada büyük yankı uyandırdı. Fail çocukların geçmişi incelendiğinde, aile içi şiddet, ihmalkârlık ve istismar hikâyeleri ortaya çıktı. Psikolojik değerlendirmeler, fail çocukların hem travma hem de sosyal destek eksikliği nedeniyle empati gelişiminde ciddi sorunlar yaşadığını gösterdi (Home Office, 2003).

Sosyopatinin Kökleri ve Travmanın Rolü

Sosyopati (antisosyal kişilik bozukluğu), çoğu zaman biyolojik yatkınlık ile çevresel faktörlerin birleşiminden doğar. Ancak çocukluk çağı travmaları, bu biyolojik eğilimi adeta tetikleyici bir düğme gibi çalıştırır. Özellikle MAOA “savaşçı geni” ile ilgili çalışmalar, genin tek başına belirleyici olmadığını; ancak çocuklukta istismar yaşayan bireylerde şiddet eğiliminin bu gen aracılığıyla daha güçlü ortaya çıktığını göstermiştir (Caspi et al., 2002).

Türkiye’de genetik araştırmalar sınırlı olsa da, İstanbul Üniversitesi’nin 2015 tarihli bir çalışmasında, cezaevindeki 200 erkek mahkûmun yaklaşık %15’inde düşük aktivite gösteren MAOA genotipine rastlandığı bildirilmiştir (Demirbaş et al., 2015). Bu grubun çoğu, çocuklukta şiddet görmüş veya ailevi ihmal yaşamış bireylerden oluşmaktadır.

Medya, Politika ve İhmalkâr Toplum

Türkiye’de travma ve suç ilişkisine bakış açısı, hâlâ büyük ölçüde “bireyin ahlaki çürümesi” üzerinden şekillenir. Medya, faili “canavar” olarak etiketlerken, onun geçmişindeki travma hikâyesi ya yok sayılır ya da sansasyonel şekilde kullanılır. Bu yaklaşım, hem mağdur hem fail için gerçekçi bir çözüm sunmaz; aksine toplumsal empatiyi zayıflatır. Travmatik geçmişi olan bir birey, sistemden destek alamadığında ya kendi içine kapanır ya da suçu bir “hayatta kalma stratejisi” olarak benimser.

İşin ironik tarafı, sosyal medyada travma kavramı çoğu zaman sulandırılır. Instagram “psikologları” birkaç saniyelik Reels videolarında “Babanız size kızdıysa çocukluk travmanız vardır” gibi basmakalıp cümleler kurarak hem bilimsel karmaşıklığı yok eder hem de gerçek mağdurların hikâyelerini değersizleştirir. Böylece toplum, hem travmanın ciddiyetini kavrayamaz hem de “herkes zaten travmatik” gibi bir algıyla gerçek adalet talebini eritir.

Sonuç olarak, çocukluk travmaları ile suç arasındaki ilişki, ne determinist bir kader çizgisidir ne de yalnızca bireysel iradenin eseri. Ancak ihmal edilen her çocuk, yeterince ve zamanında müdahale edilmediğinde potansiyel bir fail ya da yaşam boyu sürecek bir mağdur olma riski taşır. Ve bu zinciri kırmak, bireysel değil, toplumsal bir sorumluluktur.


Kaynakça

  • Anda, R. F., Felitti, V. J., Bremner, J. D., et al. (2006). The enduring effects of abuse and related adverse experiences in childhood. European Archives of Psychiatry and Clinical Neuroscience, 256(3), 174–186.
  • Caspi, A., McClay, J., Moffitt, T. E., et al. (2002). Role of genotype in the cycle of violence in maltreated children. Science, 297(5582), 851–854.
  • Demirbaş, H., Karanfil, E., & Karataş, M. (2015). MAOA gen polimorfizmi ile şiddet davranışı ilişkisi: Türkiye örneği. İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü Dergisi, 29(2), 45–57.
  • Gül, H., & Yıldırım, S. (2021). Türkiye’de cezaevindeki mahkûmlarda çocukluk çağı travmaları. Anadolu Psikiyatri Dergisi, 22(4), 321–330.
  • Home Office. (2003). The case of James Bulger: Lessons for child protection. London: UK Government.
  • Hürriyet. (2017, Mayıs 15). Bursa’da babasını öldüren çocuğun dramı.
  • Lewis, D. O., Yeager, C. A., et al. (1998). Biopsychosocial characteristics of juvenile murderers: A comprehensive study. American Journal of Psychiatry, 155(3), 336–340.
  • Teicher, M. H., & Samson, J. A. (2016). Annual Research Review: Enduring neurobiological effects of childhood abuse and neglect. Journal of Child Psychology and Psychiatry, 57(3), 241–266.
  • BBC Türkçe. (2020, Eylül 12). Ankara’da istismar mağdurunun cinayeti.

Read more

Tanrı Tarihi #30 - Quakerların Doğuşu ve Mirası

Tanrı Tarihi #30 - Quakerların Doğuşu ve Mirası

Onyedinci yüzyıl İngiltere’sinin siyasal, dini ve toplumsal çalkantıları arasında ortaya çıkan Quaker hareketi ya da kendi tercih ettikleri isimle “Dostlar Cemaati”, Avrupa’nın din tarihinde alışılmadık bir sayfa açtı. George Fox’un genç yaşta yaşadığı dinsel arayışlardan doğan bu hareket, Hıristiyanlığın kurumsallaşmış yapılarına, unvanlara, merasimlere, hiyerarşik otoriteye ve kilise

By Daphne Emiroğlu
Tanrı Tarihi #29 - Canavarın Kellesi: Din, Entrika ve Ortaçağ Mizahı

Tanrı Tarihi #29 - Canavarın Kellesi: Din, Entrika ve Ortaçağ Mizahı

Ortaçağ Avrupa’sında kraliçe olmanın bedeli, bugünün magazin dünyasında Instagram fenomeni olmanın bin kat üstüydü; çünkü “unfollow” yoktu, doğrudan kafanı gövdenden ayırıyorlardı. İskoçya Kraliçesi Mary Stuart’ın hikâyesi de bunun en kanlı, en absürt ve en kara mizah malzemesi bol örneklerinden biri. Mary, 1542’de doğar doğmaz babasını kaybetti, yani

By Daphne Emiroğlu