Unuttum mu Kendimi?

Unuttum mu Kendimi?

Aklımdan çıktın sanıyorum bazen. Çalışırken, kitap okurken, film seyrederken seni bilmiyormuşum gibi, o yaşananlar hiç yaşanmamış gibi… Hiç var olmamışsın gibi. Beni hiç öpmemişsin gibi… Beni sevmemişsin gibi… Sonra yastıktan çıkmayan o lanet lekeyi görüyorum, hani likör dökmüştün yastığa, duvara yamuk duran o resme bakıyorum, onu öyle yamuk şekilde sen astın duvara! Sehpanın üzerinde bıraktığın o izi görüyorum… Çok üzülüyorum o zaman biliyor musun?

Yaşadığımız her şeyden sonra geriye kalanların hepsi zihnimde, görünür olanlar ise evdeki lekeler. Bu sefer de sanki gitmemişsin gibi geliyor. Hiç gitmemişsin gibi. Birden arayacakmışsın, birden kapıyı çalacakmışsın gibi hissediyorum. Her şeyin başına dönüyorum, seni gördüğüm güne, tebessüm ettiğin o ana, o içimi titreten öpücüğe gidiyorum hep. O zaman da sanki şu an gerçek değil gibi geliyor. Sanki bir kabusa düşmüşüm gibi. Olmuyor işte… Aklım kalbimin içine giriyor, orayı darmadağın ediyor. Çok kötü şeyler söylüyor… Kırılacak yerinin kalmadığını sandığım kalbim tekrar tekrar kırılıyor, doymuyor kırılmaya. Nasıl da dayanıklı… Benim elimi kolumu kaldıracak halim kalmadı, o hala acı çekmeye hevesli. Sanki içimde koca bir gergedan deli gibi koşuyor. Her tarafa çarpıyor. Bütün sakladıklarımı ortaya çıkarıyor. Kalbimi paramparça yapıp havalara atıyor. Anılarım başımdan aşağıya dökülüyor, hepsi gözyaşı, öfke ve kızgınlık dolu. Düşen anıları yakalamaya çalışıyorum ama tutamıyorum. Aşk kelebeklerin kanatlarında saklı demişlerdi. Hani aşk içimize dolup bizi neşelendirecekti. Sen mi soktun bu gergedanı içime? Sen mi bırakıp gittin bu kadar acıyı kalbime? Acı sandığım şey biraz da öfke biliyor musun? Ben de hatalar yaptım çünkü. Hiç bilmediğim hatalar. Yaparken doğru sandığım o berbat hatalar! Haklılığımızın peşinde koşarken öldürdük herhalde kelebekleri. Birbirimizin üzerinde tepindik. Biz vahşi hayvanlar gibi tepinirken kelebekler uçtu gitti.

Unutmadım ben seni. Hiç unutmadım. Her şey anlamsız geliyor artık. Çok iyiymişim gibi davranıyorum. Ama iyi değilim hatta bok gibiyim. Kuyruğumu dik tutuyorum ve kimse anlamıyor hüznümü. Geceleri gofret yerdik beraber hatırlıyor musun? O gofret seninle güzeldi. Geçen gün aynı gofret yedim de tadı berbatmış.

Aklımdan çıktın sanıyorum bazen. Nasıl çıkabilirsin? İnsanın kalbindeki aklından çıkmazmış. İzin bile almadan açılmadı mı tüm kapılar, kalbimin kapısı, aklımın kapısı? Hadi biri öğretsin bana unutmayı? Biri kalbimi eline alsın da üflesin. Üfleyince geçecek desin. Biri üflesin her şeyi silsin. Biri açık kalmış olan şu hüzün kapısını kapatsın.

Çünkü aklım unutsa da kalbim unutmayacak seni…

Read more

Tanrı Tarihi #24 Yanmakla Korkut, Biatla Kurtul: Mümin Üretim ve Dağıtım Kooperatifi

Tanrı Tarihi #24 Yanmakla Korkut, Biatla Kurtul: Mümin Üretim ve Dağıtım Kooperatifi

Dinin tarihsel serüveni, yalnızca metafizik bir arayış değil; aynı zamanda güç, tahakküm ve korku üzerine kurulu bir düzenin de hikâyesidir. Mücadele ve cehennem gibi kavramlar, sadece inanç sistemlerinin bileşeni değil, toplumsal düzenin kontrol mekanizmaları hâline gelmiştir. Din, iktidarı meşrulaştırmak ve itaati koşullamak için araçsallaştırıldığında, mücadele cihada, korku ise cehenneme dönüşür.

By Daphne Emiroğlu
Tanrı Tarihi #23 Tanrı’ya mı İnsana mı Boyun Eğmeli?

Tanrı Tarihi #23 Tanrı’ya mı İnsana mı Boyun Eğmeli?

Tektanrıcılığın Ontolojik Derinliği ve İslam’ın Kurumsal Sapmaları Üzerine Karen Armstrong’un Dinin Kısa Tarihi adlı eserinin “Tanrı’nın İradesine Boyun Eğmek” başlıklı bölümü, özellikle İslam’ın teslimiyet temelli yapısını anlamak için güçlü bir başlangıç noktası sunar. Ona göre “Müslüman” olmak, kelime anlamıyla Tanrı’ya teslim olandır. Bu teslimiyet, yalnızca

By Daphne Emiroğlu
Ella Fitzgerald: Notalara Dokunan Kadın

Ella Fitzgerald: Notalara Dokunan Kadın

İnsan kendi dertlerine, beceriksizliklerine, korkularına uydurduğu bahanelere bakınca bazen utanıyor. Minik dertleri göğüsleyemeyen, küçük sorunları çözemeyen, mutsuzluklarına ve problemlerine çözüm bulamayan insanlarla, bir çoğu için dünyanın sonu denecek yerlerden yıldız gibi parlayan insanlar çıkıyor. Hepsi aynı gezegende yaşıyor. Aynı havayı soluyor. Ella Fitzgerald'dan bahsedeyim biraz. Geceleri onun sesiyle

By Daphne Emiroğlu