Tanrı Tarihi #20 - İsa’nın Roma’ya Gelişi: Bir Tanrının Gözaltı Macerası ve Sessiz Devrim

Tanrılar gökten inmedi; gece yarısı gözaltına alındılar. Tanrı ya da tanrıların gökte olduğunu savunan insan, ondan gelen her şeye etmediği eziyeti bırakmadı. Büyük bir tezat! Gerçi hala da öyle...
İsa, Roma’ya “geldi” derken kimse onun bavullarla tren istasyonuna indiğini hayal etmesin. Zira bu geliş, daha çok bir gece baskını, biraz da bir tutuklama klasiğidir. Gizli polislerin mesai saatine denk gelen, o meşhur “herkesin uyuduğu” zaman diliminde gerçekleşir. Neden mi? Çünkü totaliter refleksler sabaha karşı daha serin çalışır. İsa'nın gelişi de öyle olur: bir bahçede, bir ihbarla ve bir öpücükle.
Hikâyeyi dramatize etmek kolay, ama altına bakınca görülen şey, spiritüel bir direniş örgütünün başı olarak kodlanabilecek bir adamın, devlete kafa tutan mistik bir aykırının biyografisidir. Ve ne tesadüftür ki, bu adamın tek silahı metaforları ve havarileridir. Savaşmaz, öldürmez, şiddete meyletmez ve kim bilir belki de bu yüzden büyük bir tehdittir. İsa, çok iyi bir halkla ilişkilerciydi. 12 kişi seçti. Rastgele değil elbette; Kitab-ı Mukaddes’teki İsrail’in 12 kabilesine atıfla. Bu sembolik sayı, halkın bilinç dışına hızla ilerledi. Bugün bir siyasi parti 12 kurucu üyeyle yola çıksa kimse bu kadar anlam yüklemez ama o dönemde bu “ilahi kuruluş” imajıydı. Onlara "havari" adını verdi — Yunan kökenli kelime: apostolos, yani “gönderilmiş”.
Ancak, akademik çalışmaların çoğunlukla vardığı noktaya bakalım: tarihçi araştırmaları İsa’nın gerçek bir Galileli Yahudi vaiz olduğunu öne sürüyor. 18. yüzyıldan bu yana süren "Tarihi İsa" araştırmaları, onu genellikle apokaliptik bir öğretiyle Yahudi restorasyonu için vaaz veren bir peygamber olarak tanımlar . Yani bu gece baskınına konu olan adam yerel dinsel dinamiklerin tam göbeğindeydi.
Peki ne oldu? Bu 12 kişi krizin ilk dakikasında dağıldı. Hiçbiri olayları tahmin edemedi, plan B yoktu. Sadece birkaç kadın dirayetliydi. (Kilise tarihi boyunca kadınların bu cesareti hep unutturulacaktı elbette. Bir tek kilise ile sınırlı kalmaz, dünya üzerinde yaşamış cesaretli kadınların hepsi unutturulur.) Sonra güneş doğdu, umutlar battı. Ortada ne Mesih kaldı ne de mucize. Ama sabah olunca “bir şeyler” olmuştu. Ceset ortada yoktu. İşte bu yokluk, yeni bir inancın varlığına dönüştü.
Akademik çalışmaların dikkat ettiği bir diğer nokta da İsa’nın gerçekten yaşadığına dair güçlü kanıtlar olmasıdır. İsa'nın tarihsel bir kişi olduğunu destekleyen en önemli dış kaynaklardan bazıları, Roma dönemi tarihçileri Josephus ve Tacitus'un yazdıklarıdır. Josephus’un ünlü pasajı Testimonium Flavianum, sonradan bazı kısımları Hristiyanlar tarafından değiştirilmiş olsa da, tarihçiler bu metnin özgün bir çekirdeği olduğunu ve İsa'nın yaşadığına dair ciddi bir tarihsel tanıklık sunduğunu kabul eder. Tacitus da, İsa'nın Roma'da idam edildiğini yazarak bu bilgiyi bağımsız bir kaynaktan doğrular. Reddiye teorileri olsa da, New Testament dışındaki bu eski kaynaklar, İsa’nın yoksul bir buğday köyünden çıkıp İmparatorluğa uzanan hikâyesini sağlam biyografi kanıtlarıyla destekliyor. Ve elbette dünya hala İsa'nın gerçekten yaşayıp yaşamadığına dair tartışmasını sürdürüyor. Yaşamadığına dair de anıtlar sunanlar var ancak bu yazının konusu değil. Yaşamamışsa da, tıpkı yaşamış gibi öldürülmüş ve binlerce yıldır takipçilerini korumuş bir isim olarak da çok önemli.
İsa’nın ölümünden sonra “göründüğünü” söyleyenler birer birer ortaya çıktı. Paul, “Göründü bana !” diye mektup bile yazdı. Gerçekten mi gördüler, yoksa suçluluk mu ağır bastı, bilinmez. Ama bu görünümler yeni bir dönemin kapısını araladı. Petrus ve diğerleri tekrar toplandı. Bu sefer daha cesurlardı. Çünkü ölen ama dirilen bir lideriniz varsa, risk almak kolaydır. İncil’e göre bu diriliş, Tanrı’nın İsa aracılığıyla dünyaya “bak hâlâ buradayım” demesiydi. Hatta bu olay, Hristiyanlığın temel taşlarından biri oldu. İsa’nın geri döneceği umudu, tarih boyunca defalarca takvimlere işaretlendi. Ancak o hiç gelmedi. Dünyanın her yerinde başka özelliklerdeki bir sürü yüce şahsın beklendiği gibi...
İsa’nın karizmatik ama kısa süren hikâyesinden sonra bayrağı Pavlus devraldı. O, kelimenin tam anlamıyla yeni bir sürümdü: Hristiyanlık 2.0 — Yahudi olmayanlara da açık olan, ritüelleri hafifletilmiş, taşınabilir, çoğaltılabilir ve ihracata uygun bir inanç paketi. Pavlus’un bir özelliği vardı: eski bir düşmandı. Görevi Hristiyanları yakalamaktı ama bir gün Şam yolunda gözleri kamaştı, anlamlar değişti. Dönüşünün ardından "misyoner" oldu. Artık kiliseler kuruyor, İsa’nın “evrensel” mesajını anlatıyordu. Bugünkü kurumsal inanç sisteminin yapı taşlarını o döşedi.
İlk havariler, gelenekselcilerdi. Kudüs’te oturup İsa’nın dönüşünü beklemeyi önerdiler. Pavlus ise “İsa sadece Yahudiler için gelmedi, hepimiz için geldi” diyerek dini coğrafyadan kurtardı. Dinin artık pasaportu yoktu. Ama Pavlus’un “reformu” sadece misyon değildi, siyasi bir hamleydi. Yahudi karşıtı Roma toplumunda bir din yaymak istiyorsan, o dinin “Yahudilikle işi olmadığını” vurgulamak gerekirdi. Pavlus bunu yaptı. Ve oldukça akıllıca...
Romalılar işkencede yaratıcılıkta sınır tanımazdı. İsa’yı çarmıha germeden önce mor bir kaftan giydirdiler, dikenli taç taktılar ve “Yahudilerin Kralı” diye alay ettiler. Yani aslında bu bir sahneydi: bir aşağılayıcı performans. Ama bu sahne, tarih boyunca tekrar tekrar anlatılacak, tablolar yapılacak, ikonlar üretilecek ve bir imparatorluğu dönüştürecekti. Çarmıh, yalnızca işkence değil, imajdı. Ve tarih, imajlarla yazılır.
Akademik araştırmalar aynı zamanda İsa’nın sözcüklerinin Aramice olduğunu gösteriyor: gerçek adı “Yeshua” ya da “Yeshu” idi, İsa değil. Doğduğu yer büyük olasılıkla Nazareth, üzerinden dini anlam eklenmiş bir Yerushalayim doğuş anlatısının ötesindedir .
İsa öldü ama fikirleri yaşadı. Roma vatandaşlığı sayesinde Pavlus tutuklanmadan, bir şehirden diğerine inancını yayabildi. Bugün baktığımızda, Hristiyanlık Roma’nın zırhında doğmuş bir bebek gibidir. Romalılar Hristiyanlığı ezmeye çalışırken, aslında onu kıtaya yaydılar. Ve sonra bir gün, tarih kitapları “İsa Roma’ya geldi” yazdı. Ama o geliş, bir seferlik değildi. O gelişle birlikte din, artık yerel değil evrensel bir fenomen haline geldi.
İsa’nın Roma’ya gelişi, bir gözaltı operasyonuydu belki ama sonuçları küresel oldu. Bazen bir çarmıh, bir taht olur. Bazen bir dikenli taç, bir imparatorluk simgesine dönüşür. Ve bazen sessiz bir adam, çarmıhta ölür ama dünya onun adına yüzyıllar boyunca savaşır, dua eder, tapınaklar yapar. İşte bu yüzden tarih sadece kralların değil, susturulmak istenenlerin hikâyesidir.
Ve o gece, İsa susmadı. Dünya onu hâlâ konuşuyor. Susturulanların dünya üzerindeki gücünü anlamaya değer bir hikaye İsa'nın hikayesi...
- Armstrong, K. (2005). Dinin Kısa Tarihi (Çev. E. Taşçıoğlu). İstanbul: Alfa Yayınları.
- “Historical Jesus” yazısı, Wikipedia; İsa’nın Galileli Yahudi olarak varlığı bilimsel ölçütlerle açıklanır
- Josephus’un Testimonium Flavianum pasajı hem kısmen otantik kabul edilir
- Aramice adı Yeshua/Yeshu idi; “Jesus” Latin/İngilizce transliterasyonudur New York Post.
- Most scholars agree he was born in Nazareth, not Bethlehem
- Armstrong, K. (2005). Dinin Kısa Tarihi (Çev. E. Taşçıoğlu). İstanbul: Alfa Yayınları.
➤ Kitap Tanıtım Sayfası - Alfa Yayınları - Wikipedia contributors. (2024). Historical Jesus. Wikipedia.
➤ https://en.wikipedia.org/wiki/Historical_Jesus - Wikipedia contributors. (2024). Josephus on Jesus. Wikipedia.
➤ https://en.wikipedia.org/wiki/Josephus_on_Jesus - New York Post. (2025). Jesus’ real name wasn’t Jesus, scientists claim — here’s why.
➤ https://nypost.com/2025/01/20/science/jesus-real-name-wasnt-jesus-scientists-claim-heres-why - Ehrman, B. (2022). The Historically Accurate Jesus. Bart Ehrman Blog.
➤ https://ehrmanblog.org/the-historically-accurate-jesus - Tacitus, Cornelius. (c. 116 AD). Annals, Book 15, Chapter 44.
(İsa'nın çarmıha gerilmesinden bahseden Roma kaynaklarından biridir.)
➤ https://sourcebooks.fordham.edu/ancient/tacitus-annals.asp